top of page

Cicimle Tariflerin Hikayesi-İkinci Seri


ree

“Her tatlının bir hikâyesi vardır, bazılarıysa yaşanır…”


3 tatlı

3 his

1 unutulmaz seri daha


Bir yaz akşamı başlamıştı her şey. Küçük bir kekle tanışmışlardı… İçinde yaban mersini vardı, tazeydi, neşeliydi. Biraz çekingen, biraz heyecanlıydı o ilk lokma. Sonra frambuazlı o dolu dolu tat geldi. Kaynaşmak böyle bir şeydi işte, renkliydi, cesurdu, kat kat derindi. Gülüştüler, sustular, göz göze geldiler.


Ama bazı tatlar, damağında burukluk bırakır. Cevizli cheesecake geldiğinde, hikâyeleri sessizleşmişti. Kahveyle birlikte gelen o tarif, bir veda gibi yavaş yavaş çözülüyordu. Çatalla alınan her lokmada bir “keşke” vardı.


Bu ikinci seride sadece tatlılar yok cicim…Bir yazın kısa ama unutulmaz hikâyesi var.

Ve biliyorsun… Bazen tarif biter ama tat kalır.


“Gün batımı, tuzlu saçlar ve limon kokusu…”

Gün bütün telaşıyla bitmişti. Sabah tanışılan o bambaşka biri gün boyunca denizde, kumda, göz göze kaçamak anlarda hep oradaydı. Yüzüm tuz ve güneşten hafif kızarmıştı, saçlarım denizden ıslak, ellerimse hâlâ o sıcağı taşıyordu. Eve koşa koşa girdim, telaşla üzerimi değiştirmeye başladım. Akşam planı belliydi: Yazlık akşamlarının en güzel hali… açık hava, sohbet ve belki de biraz cesaret. Tam kapıdan çıkacakken o koku sardı her yanı. Mutfağa döndüm. Annemin ellerinden çıkan yaban mersinli limonlu kek… Tüm ev buram buram vanilya, limon ve tatlı anılarla dolmuştu. Sanki “Dur, önce kalbini doyur” der gibi fısıldıyordu. Bir dilim aldım, sıcacık… üstündeki limon kreması henüz yeni sürülmüş, yaban mersinleri taptaze. Tam ısırırken gözlerim kapandı. Güneş, deniz, o an ve o kişi…Sanki her şey kekin içinde yeniden birleşti. Ve işte orada, mutfağın ortasında kendi kendime fısıldadım: “Belki de en güzel yaz aşkı… bazen sadece kek gibi başlar.”

Yaparken dinlemeniz gereken o şarkı - Carla Bruni - Quelqu'un m'a dit



Artık isimlerimizi ezberledik… Birbirimizin kahve tercihlerini, Gülünce yüzümüzde beliren kıvrımları,

Ve birlikte gülerken çıkardığımız o hafif garip sesi bile… Yazın tam ortasıydı, sahildeki mısırcı bile bizim şakalaşmalarımıza alışmıştı. Ben dondurmamı döktüm, sen güldün, sonra senin gömleğin lekelendi — intikam zamanıydı. O günden sonra her buluşmamız frambuazlıydı. Tatlıydı ama içi doluydu; dışı fıstıklı ama kalbi yumuşaktı. Kahkahaların en yükseğini, sarılmaların en sıkısını yaşadık biz.

Seninle bir gün bile sıradan değildi. Mini bir pasta gibi, kat kat heyecan, kat kat tat… Her anı renkli, her tadı hafızalık. Ve biliyorsun, biz daha ikinci dilimdeyiz. Devamı, tatlı bir yaz masalında…

Yaparken dinlemeniz gereken o şarkı - Angele - Libre



Her yazın bir hikâyesi olur, bizimki yaban mersini ile başladı. Göz göze geldiğimiz ilk sabah, deniz hâlâ uykuluydu. Ben kahvemi içerken sen gülümsedin, Ve sen o gülümsemeyi hiç bilmeden cebime koydun. Günlerce birlikte pişen anılar gibi içimizde yumuşacık bir tat oluştu, Sen her sabah cevizliydin, ben o günlerde hafif bir cheesecake. Hiçbir şey söylemeden anlaşmanın mümkün olduğunu, İncirin çekirdeğinden öğrendik belki de. Ama artık dönüş zamanı… Şehir çağırıyor, rüzgar serinledi, Ve vedalar cheesecake’in tam ortasındaki o küçük çatlağa benzer; Dışarıdan görünmez ama içini hafif sızlatır. Bir dilim daha kalmıştı aslında… Ama bazı tatlar, yarım bırakılınca daha çok kalır insanda.

Yaparken dinlemeniz gereken o şarkı - Teoman - Renkli Rüyalar Oteli


Yorumlar


  • Facebook
  • Instagram
  • Pinterest
bottom of page