Kendimle İlk Kez Göz Göze Geldim
- cimdiklitariflerc
- 23 Haz
- 2 dakikada okunur

Bazen bir derste konuşulmaz sandığın sorular sorulur. Ama asıl sessizlik cevap verememekte değil, kendini ilk kez duyamamaktadır. Bugün kendimle tanıştığım o gündeyim. Bir dil öğrenirken, gramer yerine ruhumu kurcalayan sorulara denk geldim.
"Korktuğunda ne yaparsın?" Bu sorunun cevabını bilmiyorum. Gerçekten korktuğum anlar oldu mu?Yoksa sadece cesur davranıp kendimi bile cesaretime inandırmış olabilir miyim? Belki de korkuyu tanıdım, ama kendime yakıştıramadım. “Ben korkmam” diyerek geçiştirdim. Ya da korktum, ama bastırdım. Kimse görmesin diye. Şimdi düşünüyorum: Bir insan gerçekten “hiç korkusuz” olabilir mi?
Yoksa… sadece kendi korkumu yok saymayı mı seçtim?
Gergin olduğunda ne hissedersin? “Geçmesini beklerim.” Bu cümle, bir anda çıktı ağzımdan. Ama şimdi düşünüyorum. Gerçekten bekler miyim? Yoksa o hissi de bastırır mıyım? Emin değilim. Belki de “beklemek” dediğim şey, zaten hissetmemek için geliştirdiğim bir kaçış biçimi. Duygunun içinden geçmek yerine, kenarından dolanmak gibi. O kadar alışmışım ki kendime sabırlıymışım gibi davranmaya. Belki de aslında sadece bastırıyorum. Ve o cümleyi kurduğum anda fark ettim: Kendime bu kadar uzak olduğumu hiç düşünmemiştim.
Acaba mutlu olduğumda nasılım? Kızdığımda? Sevindiğimde? Sanırım sadece üzgün olduğumda nasıl olduğumu biliyorum. Çünkü o zaman hep uyuyorum. Uyuyorum ki hissetmeyeyim. Erteleyeyim. Sessizlikte çözülür sanıyorum. Ama duygular sessizlikte değil, ancak görülünce geçiyor. Belki de bunu yeni öğreniyorum.
Kendine Neyi İtiraf Etmek İstersin?
Şunu fark ettim: “Bir duyguyu yaşayıp bırakabilmek, belki de özgürlüğün ta kendisi.” Hep güzel duyguları kabul ettim; aşkı, sevgiyi, mutluluğu. Ama acı, korku, öfke geldiğinde hemen sakladım, yok saydım, sahiplenmedim. Zannediyordum ki bu da kendimi korumaktı. Ama şimdi fark ediyorum: Bu kendini kabul etmek değilmiş. Kendimi yarım bırakmakmış. Ben “kendimi kabul ediyorum” derken bile, yalnızca seçtiğim parçalarımla barışıktım. Oysa ben hem ışığımla hem gölgemle varım. Hem kırılgan yanımla, hem gücümle.
Ve Belki de En Büyük İtirafım Şu:
Hayatımdaki en gerçek, vazgeçilmez, iyi ve kötü her şeyiyle kendimim. O gün belki de dışarıdan bakınca sessizdim. Ama içimde öyle çok şey konuştu ki. Sorulara verecek cevabım yok sandım. Oysa hepsi içimde yüksek sesle yankılandı. Ve cevap veremediğim o soruların ortasında, içimden bir ses şöyle dedi:
“Sen artık kendine dönüyorsun.”
Belki sende cevap veremediğin soruların ortasındasın,
Kendine Sor;
1. Korktuğunda ne yaparsın?
(Hakikaten ne yaparsın… kaçarsın, bastırırsın yoksa kabul mü edersin?)
2. Gergin olduğunda iç sesin sana ne söyler?
(Kendine nasıl davranıyorsun, yargılıyor musun, yoksa sakinleşmeyi mi seçiyorsun?)
3. Duygularını ne kadar yaşıyor, hangilerini bastırıyorsun?
(Kabul ettiklerin kim, reddettiklerin kim? Ve en çok hangisini kendinden saklıyorsun?)
4. Hayatındaki en gerçek, vazgeçilmez şey ne?
(Bir kişi değil, bir duygu değil… Belki de sensin. Gerçekten buna hazır mısın?)






Yorumlar