top of page

Cicimle Tariflerin Hikayesi - Beşinci Seri

Bazı aşklar pişmez ama demlenir..
Bazı aşklar pişmez ama demlenir..

Bu kez mutfakta bir tarif değil, bir aşk pişti. Her lokmasında bir anı, her tatlıda bir his saklıydı.

İlk önce şeftali kokusu sardı mutfağı. Yumuşak, içten içe sıcacık. Ama ortasında bir çekirdek. Biz onu hiç konuşmadık. Crumble gibi: üstü kıtır kıtır, içi hâlâ yumuşak. Sonra fındık ezmesiyle sustuk. Çok konuşmadan, sade ve yoğun yaşanan bir hüzün gibi. Brownie gibi: küçük ama tok, derin ama net.

Ve gün geldi. Kalp hafifledi. Güneş geri döndü. Ananasla karışmış hindistan cevizi gibi umutla baktım aynaya. Mini kek gibi: kendi için pişmiş, artık tatlı son için.


Bu üç tatlı bir yaz kalbinin kırılma, durma ve yeniden filizlenme hikâyesi. Çünkü bazı tatlar mideye değil, hafızaya kazınır. Ve bazı aşklar pişmez ama demlenir.


O yaz balkon çok güzeldi. Gün batımı, şehirden uzak bir balkon gibi bakıyordu gözlerin bana. İlk kez birinin susarken bile bu kadar çok şey söylediğini anladım. Sen bana dokunmadın, ben de susmadım. Ama kalbim, o biraz çatladı işte. Şeftali gibi bir histi seninle olmak. İlk ısırıkta yumuşak, içten içe sıcacık… ama tam ortasında bir çekirdek vardı. Ve biz, o çekirdeği konuşmaktan hep kaçtık. O yüzden “kırıldık ama kırmadık” dedim ya. İşte tam olarak oydu. Balkonda otururken üstü hafif kıtır, içi yumuşacık bir crumble vardı elimde. Seninle son konuşmamızdan sonra yaptım. Şeftaliler tam olgundu.

Ama biz henüz değildik galiba. Tatlı ama buruk. Tıpkı geçmiş bir yaz aşkı gibi.

Yaparken dinlemeniz gereken o şarkı - Sezen Aksu - Yaz


O gün balkona çıkmadım. Şeftalili crumble’ın tepsisi hâlâ tezgahtaydı ama dokunmadım. Bir şey içimde kıtır kıtır kırılmış gibiydi, sesi yoktu ama ağırlığı kalmıştı. İnsanın kalbi bazen dolu dolu değil, “az ve öz” kırılır. Fındık ezmeli brownie yaptım o gün. Ne şekerliydi, ne süslü. Sadece ihtiyaç duyduğum bir yoğunluk vardı içinde. Hani derler ya: “Bir parça yetti.” Senin eksikliğin gibi. Çok konuşulmasa da hissedilen bir şeydi. Sen sustukça ben daha çok dinledim içimi. Küçük bir dilim kestim. Yoğun, bitter ve netti. Tıpkı senin vedasız gidişin gibi. İçimde koca bir cümle vardı ama o gün sadece bir brownie kadar sustum.

Az malzeme, yoğun his, sustukça anlatan bir tatlı.

Yaparken dinlemeniz gereken o şarkı - Ajda Pekkan - Düşünme Hiç


Bir sabah aynaya baktım, artık sana benzemeyen bir yüzüm vardı. Kırıklıklar geçmiş, sessizlik çözülmüş,

ve kalbim hafifçe gülümsüyordu. Kendime mini kekler yaptım o gün. İçi ananaslı, dışı hindistan cevizli.

İlk kez bir tatlının kokusu içimi bu kadar aydınlattı. O keki yaparken “Artık iyi hissediyorum” demedim.

Ama hissettim. Bu, birine değil; kendime hazırladığım bir tatlıydı. Kırıldım. Sustum. Ama sonunda. Kendi içimde yeniden açtım. Her lokması: Bir vedayı kabul ediş, bir aynada kendini sevme anı, bir yazı uğurlayıp yeni bir mevsimi karşılama haliydi. Bir aşkın ardından değil, kendine dönerken yenilen bir tatlı. Hafif, güneşli, umutlu…

Yaparken dinlemeniz gereken o şarkı - Ayten Alpman- Ben Böyleyim

Yorumlar


  • Facebook
  • Instagram
  • Pinterest
bottom of page